ÖNCE KIZI İÇİN ÜRETTİ SONRA HERKES İSTEDİ
İpek Hanım’ın Çiftliği markasının kurucusu, Pınar Kaftancıoğlu’nun hikayesi sadece başarılı olmuş bir kadının hikayesi değil aynı zamanda ülkemizin yakın tarihine dair yaşanmış üzüntüleri de içeren bir serüven: Pınar Hanım, seksen ihtilalinden birkaç ay önce, henüz sekiz yaşındayken okula gitmek için gazeteci babası Ümit Kaftancıoğlu ile birlikte evden çıktığında, babası üç kişi tarafından öldürülür. Yaşamın adaletsizliği ile çok erken bir yaşta tanışmak zorunda kalmış olan bu küçük kız, babasından ona miras kalan hayat sevgisi ve azimle kendi yolundan yürüyerek istediği hayatı kendine kurmayı başarır.
Pınar Hanım, ilkokula dört, üniversiteye ise on dört buçuk yaşında başlar. Yazları Güney’deki otellerde çalışmaktan, pazarda şile bezi elbise satmaya kadar çeşitli işlerde çalışır üstelik de herşeyi oğlu Can ile birlikte yapar. Pınar Hanım, yirmili yaşların ortasına geldiğinde İstanbul’da büyük bir şirkette işe girer fakat iyi bir hayatı olmasına rağmen, hep bir şeylerin eksik olduğunu hisseder. Otuzuncu yaşına girdiğinde, Pınar Hanım işinden ayrılır. Mecidiyeköy’deki evinin eşyasını bir kamyona yükletir ve İstanbul’dan oğlu Can ile birlikte ayrılır. Yolları önce Şirince’ye düşse de Kuşadası’na yerleşirler ve uzun yıllar orada yaşarlar. Bu dönem hayatından sekiz yıldır ve içine yaşanmış-bitmiş bir aşkı ve onun meyvası, sevgili kızı İpek’i ona kazandırır. Ticaretle uğraşmaya devam eden Pınar Hanım, küçük bir yatırımla bir ambalajlı doğal kaynak suyu fabrikası devr alır. Bu fabrikayı sonra iyi bir fiyata satması sayesinde, çiftliği için de gereken finansmana sahip olmuş olur. Pınar Hanım’ın tabiri ile hayatının bu ilk iki bölümü bu şekilde gelir geçer. Sonra üçüncü ve harika bölümü başlar.
Pınar Hanım’ın hayatının en güzel, üçüncü bölümü, Nazilli’nin Ocak köyü’nde ki çiftlik hayatı olur. Zamanında, bölgede yatırım için aldığı arazilerden birine koca bir çiftlik evi inşa ettirir. Otuz sekiz yaşında emekliliğini ilan eder. Neredeyse hiçbir şey yapmadığı, sadece kızıyla ilgilendiği, dinlendiği bu dönemde kızı “İpek” için ektiği meyvaları, sebzeleri İstanbul ve Ankara’da ki eşe dosta göndermeye başlar. Bir gün, çiftliğinde ağırladığı değerli misafirleriyle büyük şehirlerde yaşanan dürüst gıda bulma sorunu hakkında konuşurlarken Pınar Hanım, bu soruna bir çözüm olabileceğini düşünür. Bu konuşmadan aldığı fikirleri annesi ile paylaşır. Annesi de, onun yolladığı kolilerden çıkan harika lezzetlere komşularının her zaman hayran kaldığını fakat karşılığını ödemek istediklerini söyler ve bu bilgiyi alan Pınar Hanım fikrini, hayata geçirmeye karar verir- kızı İpek için ürettiği herşeyi sipariş yöntemi ile İstanbul gibi büyük şehirlerde doğal beslenmek isteyenlere ulaştıracaktır!
Gelin şimdi Pınar Hanım’ın kurduğu İpek Hanım’ın Çiftliği markasının başarılı olmasını sağlayan gizli malzemeleri “Başarılı Marka” tarifimize göre birlikte değerlendirelim.
1- MÜŞTERİNİ TANI
Pınar Hanım, “İpek Hanım’ın Çiftliği” markasını hayata geçirdiğinde, İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayan insanların, güvenle yiyebilecekleri gıdalar bulmakta yaşadıkları sıkıntının farkındadır. Kendi de, uzun yıllar İstanbul’da yaşadığından, ‘organik’, ‘ekolojik’, ‘doğal’ gibi terimlerin içlerinin nasıl boşaltıldığını çok iyi bilmekte ve geçmişte, kendi de aynı sorunu yaşadığından, ailelerini sağlıklı bir şekilde beslemek isteyen kadınların duygularını çok iyi anlayabilmektedir. Markanın isminden de anlaşılacağı gibi Pınar Hanım bu çiftliği zaten kızı İpek’i sağlıklı ve faydalı ürünlerle beslemek için kurmuştur.
“İpek Hanım’ın Çiftliği” markasının hedef müşterileri olan şehirli kadınlar özellikle de anneler, Pınar Hanım’ı kendilerinden görmüştür. Onun, İstanbul’dan kaçıp, köy hayatını tercih etmesi, bir anne olması, kendi çiftliğinde yetiştirdiklerini satıyor olması, hedef müşterisi olan kadınlarla gönülden bir bağ kurmasını ve onlarda güven oluşturmasını sağlamıştır.
Pınar Hanım’ın hedef müşterisini çok yakından tanımasının bir diğer sebebi de, ürünlerini satışa sunmadan çok önce, eş ve dosta yollayarak, onların yorumlarını annesi aracılığıyla öğrenmiş olmasıdır. Bu deneyim sayesinde, hedef müşterileri olan kadınların içi yiyecek dolu kolileri aldığında yaşadığı mutluluğu ve bu mutluluk karşısında bir bedel ödemeye de istekli olduklarını da öğrenmiştir. Bu bilgi, Pınar Hanım’ın iş fikrinin, ticari olarak başarılı olacağına dair de kendisine önemli bir ipucu olmuştur.
2- PROBLEMLERİ BELİRLE
Pınar Hanım, İstanbul başta olmak üzere, büyük şehirlerde kadınların özellikle de annelerin güvenilir doğal gıdalara ulaşmakta yaşadıkları problemi tam zamanında tespit etmiştir. ‘Organik’ teriminin içinin boşaltılarak, yalan yanlış her ürün için kullanılır olduğu bir ortamda, kadınların yaşadığı güven sorununa, Pınar Hanım’ın markası bir çözüm olmuştur.
3- ÖLÇÜLEBİLİR BİR HEDEF BELİRLE
Pınar Hanım, marka yolculuğuna öncelikli olarak para kazanma hedefi ile başlamamıştır. Buna rağmen teknolojiyi doğru kullanarak blog üzerinden sipariş alma yöntemi sayesinde, ulaştığı insanları kolayca takip etmiş ve ölçe bilmiştir. Doğal tarım ile zamanında yetişen sebze ve meyvaların sipariş yöntemi ile satışa sunulduğu bu marka tasarımında hedefin yetiştirilen ve hazırlanan ürünlerin blog üzerinden satışı yapılarak, bozulmadan büyük şehirlere ulaştırılması olduğunu düşünürsek rahatlıkla ölçülebileceğini söyleyebiliriz.
4- ANLAM KAT
Bir markanın misyonu yani amacı ne kadar etkiliyse, müşterilerinin duygularına ne kadar fazla ulaşabiliyorsa o markanın anlamı da o kadar güçlüdür. İpek Hanım’ın Çiftliği markasının amacı, ailesini, sağlıklı ve lezzetli yiyeceklerle büyütmek isteyen şehirli kadınlara yardımcı olmaktır. Bu amaç, kendi başına bile çok anlamlı bir amaçtır fakat markanın bu amacını hayata geçirirken oluşturduğu daha da büyük bir anlam da vardır -bir köyde yaşayan kadınların, onların ailelerinin kısaca tüm köyün, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan kalkınmasını sağlamak.
“İpek Hanım’ın Çiftliği” markası, Türkiye’nin ilk ve tek Toplum Destekli Tarım (Community-Supported Farming) uygulaması olarak, tarım arazilerini satmadan, köylerimizin de zenginleşebileceğine, para kazanmak için illa da büyük şehirlere göç etmenin gerekmediğine, tarımdan da hala para kazanmanın mümkün olabileceğine en önemlisi de üreten, kazanan kadınların etrafında ki herşeyi güzelleştireceğine bence güzel bir örnek oluşturuyor.
5- YENİLİK GETİR
“İpek Hanım’ın Çiftliği” markasının getirdiği en önemli yenilik; basit bir blog üzerinden Nazilli’nin Ocaklı Köyü’nde yetişen, doğal sebze ve meyvaları sipariş yöntemi ile satışa sunmasıdır. Bu uygulamada, üretici ile tüketici doğrudan buluşmuştur. Buna ek olarak, ürünlerin yetiştirme biçiminde de bir yenilik vardır -köylüler özellikle de kadınlar bir araya gelmiş ve birlikte üretmeye, yetiştirmeye başlamışlardır. Kaybolmakta olan bir değer, “imece usulü” tekrar hayata geçmiştir.
Markanın hayata geçirdiği bir diğer yenilik ise siparişler müşteriye ulaştıktan sonra ödeme talep etmesidir. Bu yöntem ile müşterilerinin bilinç altında gerek internet üzerinden alışverişe gerekse doğal ürünlere karşı bulunan güven sorununu ortadan kaldırmıştır. Müşteriler, sonradan ödeme yöntemi sayesinde “yolda ya yumurta kırılırsa, ya aldıklarımı beğenmezsem” gibi kafalarında oluşabilecek soruların cevaplarını almış ve güvenle sipariş verebilmişlerdir. Markanın getirdiği tüm bu yenilikler sayesinde en eski sektörlerden tarım sektöründe, farklı bir tasarım doğmuş ve başarılı bir markaya dönüşmüştür.
6- İŞ BİRLİĞİ YAP
Doğru tasarım ekip çalışması işidir. Pınar Hanım, en başından beri Sinekçiler Köyü’ndeki köylülerden, Ocaklı Köyü’ndeki rençperlerden, Bozdoğan tarafındaki köylerin muhtarlarından yardım alarak işe başlamıştır. Arazilerin sulanması gerekmiş, muhtar yardıma koşmuş ve dev bir artezyen açmış; tarlalar, bahçeler, zeytinlikler son sürat; üç ay içinde elden geçirilmiş kısaca herkes kendi uzmanlığını bu marka tasarımında birleştirmiştir.
“İpek Hanım’ın Çiftliği” markası, başarısını bu iş birliğine, imece usulüne borçludur. Ocaklı ve Sinekçiler köylerinde ki kadınlar hep birlikte üretmişlerdir -kolileri hazırlamışlar, ekmekleri pişirmişler, makarnaları kesmişler. Bu marka, işbirliği sayesinde, Türkiye’nin ilk ve tek Toplum Destekli Tarım (Community-Supported Farming) uygulaması olarak birlikte kalkınmanın mümkün olduğunu kanıtlamıştır.
7- BİR İŞE YARASIN
“İpek Hanım’ın Çiftliği”, şehirde yaşayan ve güvenilir doğal gıdalara ulaşamakta sorun yaşayan kadınların işine yaramıştır. İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayan kadınlar, Nazilli’nin Ocaklı Köyü’nde yetiştirilen, üretilen doğal ve lezzetli ürünlere kolayca ulaşabilmiştir. Marka sadece müşterilerinin işine yaramamış aynı zamanda köylülerin de işine yaramıştır. İşi olmayanlara iş imkanı olmuş, kadınların aile bütçesine katkı sağlamasına destek olmuş, ekilmeyen araziler bu sayede ekilmiş, kaybolmakta olan tohumlar tekrar hayat bulmuş kısaca bu marka çevresinde ki herkesin ve herşeyin işine yaramıştır.
8- GÜZEL GÖZÜKSÜN
Bir tasarımın güzel olması için hedeflenen müşterilerin yani onu kullanacakların duygularına erişmesi gerekir. Bunu yapmanın en basit ve kestirme yolu da, müşterilerinize verdiğiniz söze görüntünüzle de sadık kalmanızdır. “İpek Hanım’ın Çiftliği”, müşterilerine doğallık, saflık, samimiyet sözü vermektedir. Bu yüzden, markanın müşterilerine sunduğu doğal ve saf olan herşey güzel gözükecektir.
Şuan, markanın görsel iletişim aracı olan blog tasarımına baktığımızda, markanın samimiyetini ve doğallığını her sayfa da görebiliriz. Blog tasarımıyla birlikte markayı marka yapan, el emeği ile üretilen ekmekler, börekler, mis kokulu sebze ve meyvalar ve onları üreten, yetiştiren güzel insanlar bu markanın doğallık sözüne hep birlikte katkıda bulunmaktadır. Bu şekilde, marka, büyük kurumsal yapılardan kendini ayırmayı başarmış ve sözünde neyse görüntüsünde de o olmayı başarmıştır.
9- AZ VE ÖZ TASARLA
“İpek Hanım’ın Çiftliği” markasının, yaptığı doğal tarım her ne kadar uzaktan kolay gözüksede günümüz koşullarında bildiğiniz gibi hiç de öyle kolay değildir. Pınar Hanım, köylünün yıllardır çeşitli sebeplerden dolayı ekmediği tohumları bulmuş, eskiden toprak nasıl işleniyorsa, böcekten, kurttan nasıl korunacaksa aynı yöntemleri uygulanmasını sağlamış, sulanmayan topraklara su getirtmiş, kısaca doğala ulaşmak için büyük bir çaba ve emek vermiştir. Bu zorlu çalışma ile “İpek Hanım’ın Çiftliği” markası, müşterilerinin aradığı doğallığı onlara sunabilmiştir.
Marka’nın kurucusu Pınar Hanım, büyük şehirlerde yaşayan kadın müşterilerinin hayatlarının nasıl yoğun olduğunu çok iyi anladığından onlara olabilecek en kolay satış yöntemini az ve öz bir şekilde sunmuştur. Sipariş listesi, çiftlikte, mevsimine uygun olarak yetiştirilmiş ürünlerden oluşan sade bir excel tablosudur. Müşteriler tablodan istediklerini işaretleyerek bunu email ile yollarlar. Ödeme ise siparişler geldikten sonra havale ile ne zaman istenirse o zaman yapılır! İşi başından aşmış, çalışan bir annenin bile rahatlıkla bir kaç dakikada yapabileceği bir alışveriş biçimi. Üstelikte, kilometrelerce uzakta bulunan Nazilli’nin Ocaklı Köyü’nden yapılan bir alışveriş!
10- ANLAŞILIR OLSUN
İpek Hanım’ın Çiftliği’nden verdiğiniz siparişler evinize kutu içinde geldiğinde markayı hiç duymamış, onlardan hiç alışveriş yapmamış biri bile doğallık ve lezzet kokan ürünleri görünce neler olduğunu kolayca anlayabilir –köyden birileri birşeyler yollamış!
Buna ek olarak, markanın blog tasarımına da baktığımızda, fotoğraflarla, öykülerle, sorular-cevaplar bölümüyle ziyaretçiler tarafından rahatlıkla bu markanın ne yaptığının anlaşılabildiğini görmekteyiz. Kendi karakterine uygun olarak samimi ve doğal bir tasarım ile özünden ayrılmadan kendini tanıtmakta ve müşterisine sanki yan komşusunun ona kendi bahçesinde yetiştirdiği sebze ve meyvalardan bir sepet veriyormuş gibi hissetmesini sağlamaktadır. İşte tüm bunlar, markanın anlaşılır olduğunu göstermektedir.
11- DOĞRU-DÜRÜST TASARLA
“İpek Hanım’ın Çiftliği” markası, müşterilerine ne söz verdiyse, onu yapmaktadır -eskiden yetiştirildiği gibi doğal, sağlıklı, lezzetli ürünler yetiştirmek. Onların yaptığı, gerçek, düzgün bir tarımdan fazlası değildir -“İçine nasıl hile katarım?” düşüncesinin olmadığı bir tarımdır. Ticari kaygılarla değil sözlerine sadık kalarak üretmektedirler. Bölgede yetişen ürünleri yetiştirmeye devam etmektedirler. Bildiğimiz kabak, domates, brokoli…
“İpek Hanım’ın Çiftliği”, müşterilerine verdiği sözü tutmak için dört yılı aşkın bir süredir durmadan çalışmaktadır.
12- ÇEVRE DOSTU OLSUN
İpek Hanım’ın Çiftliği, daha marka olmadan çok önce “İpek” isimli bir kız çocuğunun, sağlıklı büyümesi için kurulmuştur. Bu yüzden kendine parayı değil, doğayı öncelik almıştır. Amacı, en güzeli, doğal olarak yetiştirmektir. Marka, kendine ve herkese verdiği bu sözü tutabilmek için tüm üretim aşamalarında çevre dostu uygulamalar yapmıştır. Rekolte düşüklüğü nedeniyle yıllardır dikilmeyen tohumlar bulunup dikilmiş, sadece bölgeye has ürünler yetiştirilmiş, parasızlıktan satışa çıkmış asmalıklar satın alınmış ve sahiplerine doğal yöntemleri kullanmaları şartlıyla yeniden emanet edilmiş ve herşey eskiden köylerde imece usulüyle nasıl üretiliyorsa aynı şekilde üretilmiştir.
Çevre dostu olmak demek sadece yeşili korumak demek değildir çevrendeki herşeyi korumak ve geliştirmek demektir. İşte, “İpek Hanım’ın Çiftliği” de tam bunu yapmıştır – işi olmayanlara iş imkanı sağlamış, borç sıkıntısı çeken köylüleri borçtan kurtarmış kısaca çevresinin dostu olmuştur.
13- KALICI OLSUN
“İpek Hanım’ın Çiftliği” aynı kurucusu Pınar Hanım gibi kalabalıklardan ayrılarak, kendi yolunu oluşturmayı başarmış bir markadır. Kimsenin kimseye güvenmediği, herkesin sadece kendi çıkarlarını düşündüğü ben merkezli, para öncelikli bir ortamda, kalabalıklardan ayrılmış ve cesaretle kendi yolunda yürüyerek sevgiyi, güveni ve birlikteliği seçmiştir. Bunu da gayet kolay bir şekilde, basit bir blog kullanarak, ticari kaygılara odaklanmadan, tüm köylüyü işin içine katarak, önceliği müşterisinin memnuniyetine verip, ödemeyi bile sonradan, müşterinin rahatlığında talep ederek güvenle yapmıştır. Bu marka, kendi oluşturduğu bu yolda yürümeye devam ettiği sürece kalıcı olacaktır.
14- DENE, ÖLÇ VE DÜZELT
“İpek Hanım’ın Çiftliği” markası, blog üzerinden faaliyet gösterdiğinden, yaptığı herşeyi kolaylıkla deneyebilmekte, ölçebilmekte ve düzeltebilmektedir. Marka, kurulduğu günden beri daha fazla kişiye ulaşamanın yollarını aramış ve bunları deneyerek, ölçümlemiştir. Buna en güzel örnek, Portakal Ağacı ve Cafe Fernando gibi tanınmış blogların yazarlarıyla iletişime geçilmesidir. Marka, bu bloglarda yer alarak ziyaretçi sayısını arttırmayı başarmıştır. Buna ek olarak, marka daha fazla kişiye ulaşabilmek için hizmet alanlarını da geliştirmeye devam etmiştir – iki yayla evine çeki düzen vermişler, iki tane yayla evini de baştan aşağı yenileyerek toplamda dört yayla evinde yaz boyu misafirler ağırlamışlardır. Dört seneden fazla bir zamandır “İpek Hanım’ın Çiftliği”, daha iyi şeyler yapma çabası ile denemeye, ölçmeye ve düzeltmeye devam etmektedir.